Kayıtlar

SUSMA VAKTİ

Karşıma geçmişti aniden yıllardır beklediğim duymak için çıldırdığım o kelimeleri bir bir söylüyordu. Susup kalmıştım. Ellerimi sakladım hemen ondan. Arkamda sımsıkı tuttum görmesin diye. Oysa o, o hallerimi fark etmemişti sadece gözlerime baka baka söylüyordu her şeyi. Benimse aklımdan bin tane düşünce geçiyordu. Geç kalmıştı. Çok geç kalmıştı.O kadar zaman bekledim ki onu tek bir şey demesi için bile ama o demedi hiçbir şey demedi. Şimdi geçmiş her şeyi söylüyordu karşımda. Döküyordu içini. O içini döktükçe ben daha çok eziliyordum. Yerin dibine giriyordum. Her zaman gördüğüm o hayallerden biri olsun istiyordum. Uyanayım ve bitsin bu işkence. Ben bunları düşünürken o hiç susmuyordu. Onunla birlikte kalbimde beynimde haykırıyordu. Kalbim ona git diyordu. Aklım ise geri dönüş yok diyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Ellerimi yavaşça çözdüm ve yanıma doğru bıraktım. Ellerime kaydı gözleri işte o zaman sustu. Sanki buz kesti her yer. Zaman durdu. Ellerime uzun uzun baktı. Sonra kaldırdı

Pink Floyd Another Brick In The Wall

Resim

Eski Şeyler

Resim
Eski "şey"ler değerli günümüz insanı için.. lakin eski ve eskiyen insanların değeri yok olmuş artık..eski arabalar eski radyolar eski tablolar.. eski plaklar eski şarkılar eski taşlar eski aşklar..eski kitaplar eski romanlar..eski evler eski sokaklar..eski kıyafet eski araçlar bak işte hep değerli bunlar.. insanoğlu paha biçemez olmuş eski "şey"lere ama artık eski insanlar eskisi kadar değerli değil..eski davalar ve fikirler önemini o denli kaybetmiş ki söz geliminde söylüyoruz hep "onlar eskidenmiş,o kadar da eski kafalı olma" gibi sözleri ne kadar da kolay çıkarır olmuşuz eskimiş dudaklarımızdan.. eski "şey"lere verilen değer antikalık olmuş çıkmış pazara..peki ya insanın eskisi? Neden değersiz bu kadar? Özlüyoruz eskileri..eskimiş çocukluğumuzu gençliğimizi..lakin kıymeti kalmamış artık..eskimiş olan cansız nesnelere verdiğimiz kıymet o denli büyümüş ki kanlı canlı yaşamış ve eskimiş olan insana üstten bakar olmuş..eskiler eskiden ğüzelmiş y

Sessizliğinde Eskimek

Resim
Gecenin sessizliğine bürünmüş bir ahım kaldı yarıda..sigaramın dumanında saklanmış gizli bir zehir gibi duman duman tüten buram buram kokan..yalnızlığmı gömdüm göğün üstüne alt alta dizilmiş bulut kütleleri kaldırır bu cenazeyi ancak..kıyama dursun tüm kainat kaldırın bu ulu orta yatan mevtayı..ruhum yükselsin yerin yedi kat dibine..vicdanınız varsa okuyun bi fatiha boşa geçmiş gençliğime..hayra mı yormalı bu rüyayı insanoğlu şerrin dibini görmüşken..yeter artık uyanmak istiyorum bu düşten..yardımın gerek çekme ellerini benliğimden..çünkü ben düşersem sen yükseleceksin..bırakma ki ya ölelim yada yükselelim... Eskimek sadece yeni bi şeye mi aittir sence..eski de eskir mi..hayat bedenleri ve ruhları nasıl eskitir bu denli..yaşama sevinci umudu eskir mi bi insanın..eskimek yenilenmek için eskimek..gerçekten varmıdır böyle bişey..ruh beden duyular duygular aşklar hazlar organlar eskidikçe yenilenir mi?..Sencesi yada bencesi yok bu işin eskiler hep eskiyip gittimi yada esk

Başlıksız

Tükenmeyeceğini sandığım sözlerimin kuracağı hiçbir cümlem yok artık. Senden daha az insanın olduğu şehirler aramak da nafile.. Hasretinle rekabet ediyor cesaret-i medeniyetim. Yangınlarını söndürmeye yetmiyor hatıralarımdan damlayan yaşlar; yağıyor tane tane, intihar ediyor yanaklarımdan. Daha kötüsü özlerken içten içe, açıp da kapıyı girsen içeri.. Dokunamayacak kadar kıyamam tenine hak etmediği için ellerim. Belki de hak etmediğim için, sıcacık duygularını beslediğim bedenim.. Üşüyor, üşüyor zeminde. Titriyor düşüncelerim, ayaz altında sıkışmışçasına donuyor gözlerimde fotoğrafın. Ağlayan bir çocuk var susmak bilmiyor taş kalbimde, annesini istiyor rüyalarımda doğmamış bir melek.. Sıfatını görmeye tahammülüm yok lakin tesadüfüm olma diyemem.. Sanırım uzak kalmalı sana yakınlığım.. Teninden ahsen kokulu orkideler besleyeceğim yalnızlığıma, sen alış diye herkesinden başkasına.. Utansın diye vicdanın rol yapacağım mutluluğa. Sakınacağım nefesimi bahar açmış şehirlerde çi

buzdolabı şiirleri ...2

içimde bir nefret, elimde bir hançer kelimelerin kalbine saplıyorum yüz üstü düştüğüm kaldırım itiyor bedenimi, bir kez sormadan öylece yakıyor ateşiyle ince bir kalem aşk denen hoyrat bir arazide gidip en susuz çölde yürüyorum gündüz aşık oluyorum uzak bir serâba varıyorum dedikçe, yavaş yavaş ölüyorum derinden, inlemeden yıllarca kavruluyorum o sıcakta tek söz edeni atıyorum göklere seviyorum diyorum ben, seviyorum sonra susuzluk sarsıyor bedenimi ölüyorum ölüyorum, bilmiyorum ölünce bir beyaz sayfa açılıyor bir küfürle başlıyorum o seraba sonra ölmediğimi farkedebilmek şükrediyorum tanrıya hiç durmadan kapatıyorum kapağını yavaşça

O NOKTA

Durduk yere akıyor gözyaşları yine. Belki de durduk yere değildir. İçinde birikip zamanında söyleyemediği her şey akıyordur. Ah o söyleyemedikleri  bir türlü bırakmadı ömrü boyunca onu. Ah o sözler… Bunları düşünürken kapısı açılmıştı farkında olmadan.  "Hadi gelmiyor musun? Şimdi toplantı başlayacak" diye bir ses duydu. Bu ses can dostunun sesiydi. Anlamasın diye hemen topladı kendini sildi gözyaşlarını. Yüzünü görürse anlayacağını düşünerek dönmedi yüzünü ona normal çıkarmaya çalıştığı sesiyle "Geliyorum" dedi. Kapının kapanma sesini duyunca bakmakta olduğu uzaklara daldı yine gözleri. Şehri tamamen görüyordu buradan. Evler, insanlar, ağaçlar, hayvanlar ama o bunları görmüyordu hepsinden uzakta tek bir noktaya gözlerini dikmiş bakıyordu. Neden oraya baktığını bile bilmiyordu. Sanki o noktaya çekiliyormuş gibi hissediyordu. Yavaşça büyük cam pencerenin önünden ayrılıp masaya doğru gitti ve üzerindeki dosyaları aldı. Odası siyah ve beyaz renklerle döşeliydi. Aynı k