Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mişa II

Kaneviçesine sessiz sedasız harfler yükleyen kızlar gibidir şimdi şehir Kalbinin üstünde tanımadığı bir beyaz tesbihi saklayan. Taşların arasında bulduğu bir gülümsemeyi saklayan adamların olduğu şehirlerdir bunlar. Bunlar bir tebessümün önüne bir can bırakıp, Kuytu her köşede sessiz sedasız bekleyip, Şehrin o en görkemli yerini bilip,yani yârin eşiği diyip Tavaf eden adamların hikayeleri hep Mişa. Anlattıkları da biziz aslında. Biz ki kendinden öteye bir adım atamamış,yolculuğu hep kendi içine olan. Meydandır alnımızın orta yeri, tüm cenklerimizi kendi gövdemize yasladık nasılsa. Biz oluklardan akan sulardan bir teşbih bulup kendi hayatımıza üfledik Mişa. Doğduk meğer hikaye,yaşadık bir su gibi akıp gittik oluktan işte. Anlattılar Mişa. Döküldüğümüz bütün havuzları tek tek Mişa. Ve güllerin arasında. Biz en çok gülleri severdik ya. Ne kadar unuttuğumuz şey varsa Genç ve masum bir sesin yankısıyla mihraplarda. Anlattılar Mişa. Alnımızdan okuduğunuz

KÜSKÜNÜM

Dünle beraber gitti cancağızım,  ne kadar söz varsa düne ait,  şimdi yeni şeyler söylemek lazım. MEVLANA Derinde cığlıklarımda duyuyorum seni, hala nedenler arıyorum. Aradıkca kurumuş toprak gibi elime ufalanıyor kalbim.  Bilirsin, kinciyim... hep nefret ederdin bu huyumdan. Şimdi en büyük kinciliği senin ruhuna yapıyorum. O her üzüldüğünde bebekliğinin incinmiş hali gelmiyor artık gözüme ve acımıyorum hatıralara... Nefret ediyorum senli anılardan. Çıkmasınlar karşıma... Sen gectiğin için çiçek açan sokakları kurak tutmuş... Sen söyledin diye şarkıların sözleri birer birer intihar etmiş.  Asmış kendini biriktirilen sinema biletleri...  bir şişe hap yutmuş ve sonsuzluğa uğurlanmış ağzının değdiği sipsiler. Seninle aynı gökyüzüne baktığım icin, yıldızlara küsküsüm. Aya küskünüm, kamere küskünüm... Senin verdiğin nefesi soluduğumu düşünüp, nefes almayı unuttuğum dakikalarda, kızaran yanaklarıma küskünüm... Çağırma beni derinden... Yazarın biri " ins